Yaşanmamış Hayat

Mehmet Kilinc
4 min readJan 26, 2023

--

“Gerçek ben nedir?

İçindeki sen, başkalarının biçimlendiremediği sen…”

Bir duvar yazısı;

hayatı bir maaşa rehin bıraktım…

Bu yazı kime ne düşündürür?

Çoğunluk görmezden gelecektir, ilgi çekmek isteyen yeni yetme birinin düşünmeden yazdığı sokak ağzı.

Ama ya bunu yazan, ilk söyleyen, yaşını almış, görünürde pek çok şeye sahip olmuş ve geriye baktığında, hayatı böyle özetleyebilmiş biriyse.

“Ferrarisini Satan Bilge” olmak için önce Ferrari sahibi olmak lazım değil mi?

Bir ömür ev taksidi ödeyerek hayatını geçiren, 2008 yılında “Mortgage Krizine” yakalanıp evini kaybeden milyonlarca kişi nasıl bir hayat yaşamıştır? Tüm hayat bir ev sahibi olma amacından mı ibaretti?

Ömrünü bir ev sahibi olmak için harcayıp sonunda sokakta yatmak zorunda kalanlar oldu.

Yaşadığımız hayat yaşamak istediğimiz hayat mıydı? Geçmişe bakıp, bu günden cevap vermek çok zor.

Ne istiyorduk, neye yeteneğimiz vardı, nerede yaşamak istiyorduk bunların farkına varmak için fırsat bulabildik mi?

Bir sanatçı olmak, bir ressam, bir müzisyen, bir sporcu. Bu alanı seçtiğimizde parasız kalma ihtimali çok yüksek o zaman vaz geçmek lazım.

Belki gezgin olmak istiyorduk, yer yüzünü dolaşıp her yeri keşfetmek yine aynı sorun karşımızda.

Yeteneklerimize göre bir hayat tarzı seçmek, bunu sonuçlarına katlanmak için cesaretlendirilmedik belki.

Temel ihtiyaçlarımızın karşılanamama korkusu, aç kalma, evsiz yurtsuz kalma korkusu bizi biz olmaktan çıkarıp normalleştirdi mi?

Önce iyi bir meslek sahibi olmak, rahat bir ev, evlilik, araba, çocuklar derken çocukların geleceği, onlara da kendi imkanlarımızı sağlama endişesi. Bunları bir halledeyim hayallerimi gerçekleştiririm düşüncesi için beklenen zaman hiç gelmeyecek. Bütün bunları yapamazsam ne olur herkes gibi yaşar ve ölürüm.

Başka hayatları yaşayanlar bir tür şizofreniye tutulmuş değiller mi?

Şizofreni, Yunanca “bölünmüş” anlamına gelen “şizo” ve “akıl” anlamına gelen “phren” kelimelerinden gelir ve bu bozukluğa sahip kişilerde görülen zihinsel işlevlerin bölünmesine ve gerçeklikten kopukluğa atıfta bulunur. Kişinin iki kişilikli olması değil, aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. Yaşamak istediğimiz hayatla, yaşadığımız hayat farklı olunca aynı bölünmüşlüğü yaşamaz mıyız?

Şahane Hayat (It’s A Wonderful Life) adlı, 1946,Frank Capra yapımı filmi izlemenizi öneririm. Filmde, kendini nehre atarak intihar etmek üzere olan bir adamın yaşayamadığı hayatı işleniyor. Doğduğundan bu yana aynı küçük kasabada yaşayan kahramanımız kendisini buraya ve insanlarına adamış, hoşgörülü, güvenilir ve yardımsever bir insandır. Para kazanmayı, mimar olma fırsatını, dünyayı gezmeyi, kısaca tüm hayallerini sürekli ertelemek zorunda kalmıştır. Çareyi intaharda bulan Bailey kendini nehre atmak üzere iken yeryüzüne gönderilen melek Clarence onu ölümden kurtarır. Melek, Bailey’in bir arzusunu yerine getirerek ona ‘kendisinin hiç doğmamış ve yaşamamış olduğu’ bir dünyayı gösterir. Bailey, kendisinin olmadığı bir dünyada geçmişten bir yolculuk yapar. Bailey hayatı boyunca fedakarlık yapmış hep başkaları için yaşamıştır. Ne zaman kasabadan çıkma fırsatı bulsa işi, ailesi, eşi, komşuları bir sorun yaşamakta onların sorunlarını çözerken her seferinde fırsatı kaçırmaktadır….

“Bunlara denecekse yaşamak inanın benim de geldi başıma

Geldi geçti iz bırakmadan adak başında

-Deli olma çocuk dediler sonunda

-Çıldırdın mı ihtiyar beni hep

Müşteki kıldılar yaşımdan

Yaşamak geçti başımdan.”

İ. ÖZEL

hayatı bir maaşa rehin bıraktım…

Bu duvar yazısı ciltlerce kitabın anlatabileceğinden daha fazlasını beş kelimeyle özetliyor. Sadece yaşamak için, hayatta kalma güdüsüyle para kazanmak peşinde koşarak ömür tüketen kaç örnek vardır kim bilir.

Kendini tamamlama yaşamak istediğin hayatı yaşamadıkça gerçekleşmeyecek.

“Hayat aklına mi kalbine mi inansın çelişkisi!” Biz doğmadan önce, çocukluğumuzda, ergenlikte, gençlikte aile, okul, toplum, her şey bizi bir şekle sokmak için sürekli telkinlerde bulunur.

“Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı…

Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana

Yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun

Biz bu yoldan döner isek, namus bize ar olsun”

Gelecek korkusu, ideolojiler, kariyer hedefleri, toplumda yer edinme endişesi bizi bizden alır başka hedeflere yönlendirir. Şanslı olan pek azımız kendi yolunu çizme fırsatı bulur.

Bir olgunun gerçekleşme ihtimalinin korkusu, olgunun gerçekleşmesinden daha fazla acı verir. Endişelerimizle yüzleştiğimizde yaşanan süreç o kadar acı vermeyecektir. Bu döngüyü fark ettiğimiz anda durup yol değiştirebilmeliyiz. Dün geçmiştir, yarın henüz gelmemiştir, her şey AN dan ibarettir.

Değiştirme imkanımız yoksa, Yaşanmamış Hayatı deneyimlemek aktif hayal gücü ile mümkün olur belki. Rüyalarınızda neler yaşadığınıza bir bakın, aktif hayal kurun, hayallerinizi serbest bırakın. Bilinç dışından gelen uyarılar rüyalarla, hayallerle yol gösterecek. Ne yapmak istediğiniz, nasıl yaşamak istediğiniz rüyalarınızla, hayallerinizle gerçek gibi yaşanacak. Gerçekleştiremeseniz bile, hayalinizde yaşamış gibi olursunuz beklentilerinizi. Kendinize sansür uygulamayın ve yazın rüyalarınızı, hayallerinizi, sadece kendiniz için başkasının okuyacağı kaygısı olmasın. O zaman belki iç huzurun biraz esintisini alırsınız, ya da daha kötü hissedersiniz kendinizi.

Kim bilir?

Mehmet KILINÇ

Kör bir kuyuda umut ışığıdır yaşamak
Düşleri gerçek yapmak,
Gökten yıldızlar çalmak,
Dağlamak kanayan yarayı
Ağlamak doyasıya..
Şarkılı bir masaldır yaşamak
Bir özlem yangınıdır yaşamak
Acısı, derdi çok olsa da
İnan yine de güzel yaşamak
Kış gecesinde camlar dolusu buğular
Yağmurda güneş görmek,
Seni sonsuz seyretmek,
Dağlamak kanayan yarayı
Ağlamak doyasıya

--

--

Mehmet Kilinc

Öğretim Üyesi, Ziraat Fakültesi, Faculty of Agriculture, İnsan, Kendini Bilme, İyilik, İyi İnsanOlma!, Anlam Araryışı