Yüzleşmek ve Huzur

Mehmet Kilinc
3 min readSep 24, 2024

--

söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç,
kaç kişi var şunun şurasında?

Herkes sırları ile ölüyor, kendisi ile yüzleşebilen kaç kişi var?

İnsanlar hayatları boyunca olmadıkları gibi görünme çabasındalar, maskeyle geziyorlar, bu insanlar huzur bulabilir mi?

İnsanların olmadıkları biri gibi görünme çabası, genellikle toplumsal beklentiler, kişisel güvensizlikler veya kabul görme arzusu gibi sebeplerden kaynaklanır. Bu durum, kişinin içsel bir çatışma yaşamasına yol açabilir çünkü dışarıya gösterilen “maske” ile gerçek benlik arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkar. Bu uyumsuzluk, kişinin huzur bulmasını zorlaştırabilir.

Huzur ve mutluluk benzer kavram olsalar bile, farklıdırlar ve çoğunlukla birbirine karıştırılırlar.

Huzur: Derin, sürekli ve içsel bir denge durumudur; dış etkenlerden bağımsız olabilir ve uzun süre devam edebilir.

Mutluluk: Anlık, geçici ve dışsal etkenlere bağlı bir duygu halidir; belirli olaylar veya durumlarla ilişkilidir ve geçicidir.

Huzur, kişinin yaşamındaki tüm iniş çıkışlara rağmen koruyabileceği bir içsel durumu ifade ederken, mutluluk, genellikle belirli anlarla sınırlı olan, dış faktörlerden etkilenen bir duygu halidir.

Huzuru bulmak zordur. Kişi, gerçek benliği ile dışarıya sunduğu görüntü arasında sürekli bir çatışma yaşar. Bu çatışma, kişinin kendi değerlerini, isteklerini ve duygularını bastırmasına yol açar, bu da uzun vadede içsel huzursuzluğa neden olur.

Sahte bir kimlik yaratmak ve bunu sürdürebilmek için sürekli çaba sarf etmek, büyük bir duygusal yük getirir. Kişi, bu yük altında ezilebilir ve bu durum, stres, anksiyete ve depresyona yol açar.

Gerçek benliklerini gizleyen insanlar, çevreleriyle derin ve samimi ilişkiler kurmakta zorlanabilirler. Bu durum, yalnızlık hissine ve daha fazla izole olmaya yol açar.

Kendi duygularını ve düşüncelerini sürekli olarak bastırmak, kişinin zamanla kendine yabancılaşmasına neden olur. Kişi, gerçek benliğinden uzaklaştıkça, kim olduğunu, ne istediğini ve hayatta neyin önemli olduğunu anlama konusunda zorluk yaşar.

“El alem ne der?”

Huzur kaçırmak için bulunabilecek en etkili neden.

Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü onların kendi kimlik yansımasıdır. Sürekli kendini sınırlayarak başkalarının onaylayacağı kalıba sokmak, kendine deli gömleği giydirmektir.

“El alem ne der?” sorusu, toplumun birey üzerindeki baskısını ve beklentilerini özetleyen, sıkça kullanılan bir ifadedir. Bu düşüncenin bireylere olan etkileri oldukça derin ve genellikle olumsuzdur.

“El alem ne der?” düşüncesi:

Bireyselliğin engellenmesi: Bu düşünce, bireylerin kendi değerlerini ve isteklerini göz ardı ederek, toplumun onayını kazanmaya çalışmasına neden olur. Bu durum, özgünlük ve yaratıcılığın önündeki en büyük engellerden biridir.

Mutsuzluk: Toplumun beklentilerine uymaya çalışan bireyler, çoğu zaman kendi iç seslerini dinleyemezler. Bu durum, uzun vadede mutsuzluk ve tatminsizlik duygularına yol açar.

Kaygı ve stres: Sürekli olarak başkalarının ne düşüneceğini merak etmek, kaygı ve stres seviyesini artırır. Bu da fiziksel ve psikolojik sağlığı olumsuz etkiler.

Karar verme güçlüğü: “El alem ne der?” düşüncesi, bireylerin karar verme süreçlerini zorlaştırır. Çünkü her kararda toplumun tepkisi göz önünde bulundurulur.

Kıyaslama: Bu düşünce, bireylerin kendilerini başkalarıyla sürekli kıyaslamasına neden olur. Bu durum, özgüven eksikliği ve yetersizlik hissi gibi sorunlara yol açar.

Bağımlılık: Toplumun onayına bağımlı hale gelen bireyler, kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanırlar.

Bütün bunların ötesinde kendimize giydirdiğimiz en dar deli gömleği sahip olduğumuz potansiyeli kullanamamak, yeteneklerimizin altında kendimizi sınırlayan bir hayat sürmektir.

Unutmayalım ki, hayat bir kez yaşanıyor ve en büyük zenginliğimiz bizim potansiyelimiz. Kendimize koyduğumuz bu dar kalıplardan kurtulup, özgürce yaşamak ve potansiyelimizi ortaya koymak bizim elimizde.

Huzurlu olabilmek için her türlü çatışmadan kurtulmak bir denge durumuna geçmek gerekir. Yani maskeleri indirmek, olduğu gibi görünmektir huzuru bulmanın yolu.

“Oku kitabını, hesap görücü olarak kendin yetersin.”

Bu temel ilke üzerinde çokça düşünmek gerekir. Genel inanç, bir dünya hayatı yaşanacak, ardından ölüm, mahşer meydanı, hesap günü sonra karar şeklindedir. Ancak hiçbir sürpriz yoktur, yaşadığımız hayat sınırsız bir bellek kartında, elimizdedir. Sırlar açıktır ve her an insan kendinin ne olduğunu bilir. Maskelerin düştüğü an, artık gözler keskindir, herkes kendi kararını kendi verir.

“Sen doğduğunda ağlıyordun herkes gülüyordu.

Öyle bir hayat yaşa ki; sen ölürken herkes ağlarken sen gülümse.”

Mehmet KILINÇ

--

--

Mehmet Kilinc

Öğretim Üyesi, Ziraat Fakültesi, Faculty of Agriculture, İnsan, Kendini Bilme, İyilik, İyi İnsanOlma!, Anlam Araryışı