Zorluklarla Başa Çıkmak (2)

Mehmet Kilinc
4 min readMar 26, 2024

--

“Hayattaki en büyük zorluk, kendinle yüzleşmektir.” Marcus Aurelius

“Ey oğulcuğum! Yaptıkların bir hardal tanesi kadar olup da bir kayanın içinde veya gökyüzünde veya yer altında bile olsa, Allah onu meydana çıkarır. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen’dir, Her Şeyden Haberdar’dır.”

“Kibirli bir tavırla insanları küçümseyerek onlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Kuşkusuz Allah, kendisini beğenen ve övünüp duranları sevmez.

“Yürüyüşünde ölçülü ol; sesini alçalt. Seslerin en çirkini, eşeklerin sesidir.”

Önceki yazımda zorluklarla başa çıkmak için güçlü bir inancın yanında iyi bir hayat felsefesine ihtiyacımız var demiştim. Bu hayat felsefesi kavramını kendi açımdan az da olsa açıklamak istiyorum.

Hayatı, dünyayı evreni olduğu gibi kabul etmek başımıza gelen olayları böyle anlamlandırmak gerekiyor.

İnsan olarak varlığımız, denizde dalganın bir anlık denizden ayrılıp görünür olması ardından tekrar denize karışıp yok olması gibidir.

Yaşadığımız dünyanın evrendeki değeri, dünyadaki bir toz tanesinin dünyadaki değeri kadardır. İnsan olarak dünyadaki varlığımızı bununla kıyaslarsak aslında maddi varlığımızın bir hiç kadar değeri var. Yaşadığımız ömrü düşündüğümüz zaman, 14 milyar yıl olarak kabul edilen evrenin yaşıyla kıyasladığımızda ömrümüz bir AN dan ibaret. Zaten zaman diye akıp giden bir ŞEY yok, oluşları ölçmek için icat ettiğimiz bir kavram, ŞEYler perdede görünüp kayboluyorlar.

Yaşadığımız dünyada her bitiş, bir başka şeyin başlangıcı olarak tezahür ediyor. Öldüğümüz zaman topraktan gelen varlığımız tekrar toprağa karışıyor, yok olmadan yeniden döngüye giriyor, başka süreçlerden geçerek başka bir bedende döngüsüne devam ediyor. Ölüm dışında, yaşadığımız süreçte başımıza bir çok olay geliyor, bu olayları olduğu gibi kabul etmek direncimizi güçlü kılmak için en önemli adım. Bir orman yangını sonrası her şey yanar kül olur, sim siyah kalıntı görünür olur. Ardından nereden geldiğini bilemediğimiz toprak altında uykuda bekleyen tohumlar çimlenir yeni bir hayat başlar. Bizim de başımıza gelenler ne kadar kötü olursa olsun başka bir başlangıcın tohumlarını oluştururlar.

“Ölüm de doğum gibi doğanın gizemlerinden biridir. Biri evrenin ögelerinin birleşmesi, diğeri ise ayrışmasıdır”

Olaylara, hayata biz anlam veririz, kendi başına bir anlamı yoktur. Olaylar kimine göre iyi kimine göre kötüdür. Olaylar hakkında kanaatimizi, bu benim başıma neden geldi diyerek kötüye yorumlamadan şikayetlenmemeyi başarabilirsek, olayın bize vereceği acı ortadan kalkar. Bir ağacın budanması görünüşte ağaca zarar iken, nihayetinde daha iyi meyve vermesi ile sonuçlanır.

Kainatta kaos değil düzen vardır, görünüşte kötü görünen olaylar düzenin bir parçasıdır. Her şey bir bütünün parçasıdır, atomlardan galaksilere. Bir bütünün parçası olarak değerlendirmeli hayatı…

“Ufacık bir parçası olduğun evrenin, sana sadece kısacık bir anı bahşedilmiş zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü hiç unutma”

Medium.com sitesinde yazan bir arkadaşım kısa süre önce “Hayat Anlamsız Gelmeye Başlamışsa…” başlıklı bir yazı yazmıştı.

(https://medium.com/@aykutgul/hayat-anlams%C4%B1z-gelmeye-ba%C5%9Flam%C4%B1%C5%9Fsa-6bf840dc1433 )

Hayatı anlamlı kılmak bölümünde yazının;

“Hayatı kaybetmekten daha kötü bir şey vardır: Hayatın anlamını kaybetmek”

“Çünkü hayatın anlamı kalmamışsa, üretmenin, çabalamanın da anlamı kalmamıştır.”

“Unutmayalım ki durmak ölmektir..”

“Her ne olursa olsun, her şeyin anlamsız olduğu ve her şeyden ümidin kesilmesi gerektiği düşüncesiyle nasıl kalabilir insan?”

“Hayatın amacı, anlamlı bir hayat yaşamak değil midir?”

“Her şey anlamsız demek’ bir tür yaşarken ölmektir”

Tespitlerine yer veriyordu.

Öyle anlar geliyor ki hayatta her şey anlamsız hale gelebiliyor, bu açmaza düşmemek için anlayışımızı, düşünme biçimimizi her an diri tutmamız dibe vurduktan sonra tekrar yukarı çıkabilmemiz gerekir.

“Düşüncelerinizi kontrol etmek, karakterinizi kontrol etmektir. Karakterinizi kontrol etmek ise kaderinizi kontrol etmektir”.

“Bir şeyi değiştiremiyorsanız, kabullenin; değiştirebileceğiniz bir şey yoksa, ona uyum sağlayın; ve değiştirebileceğiniz bir şey varsa, onu değiştirin.”

Şu kısa ömrümüzde huzur bulmak için;

Erdemli bir insan olarak yaşayıp ölmek hayata anlam veren yegane niyettir. Erdemli olmak evrensel ilkedir, dine kültüre, bölgeye göre değişmez isimlendirme farklı olsa bile.

İnsanlar neye mensup olursa olsun eşittirler ancak erdemli olanlar diğerlerinden üstün olabilir. Erdemli insan olmanın önündeki en büyük engel benlik duygusudur. Çağdaş terimle narsisizm, öz sevicilik, kendine tapma yoldan çıkmış benlik duygusundan kaynaklanır.

Sadece kendimiz için değil, başkaları yararına işler yapmak için yaşamalıyız. Yaptığımız iyiliğe karşı teşekkür bile beklememeli, iyilik karşılığı karşımızdakini borçlu hissettirmemeli, yaptığımız işin iyilik olduğunu bile düşünmemeli. Düzeni bozmadığımız takdirde doğada her şey karşılıksız verir, ağaçlar meyve verir, hayvanlar yavrusunun ihtiyacından fazla süt verir, toprak her mevsim hoşumuza giden bitkiler, çiçekler verir. Hiç biri bizden teşekkür beklemez.

“Övgü, övüleni şeyi ne daha kötü, ne de muhteşem yapar.”

Erdemli insan, öncelikle ben(cil)lik duygusundan kurtulmalı, bir bütünün parçası olduğunu hiç unutmamalıdır. Yalnız kendisi için değil başkasının, bütünün yararını gözetmelidir. Düşüncesinde bile adaletli olmalı, sözlerinde kimseyi aldatıcı hiç bir unsur olmamalıdır. Merhamet, cömertlik, sorumluluk sahibi olmak erdemli olmanın temel unsurlarıdır.

Onlar; “Onlar bollukta ve darlıkta hayır için harcar, öfkelerini tutar ve insanları bağışlarlar…”

Mehmet KILINÇ

--

--

Mehmet Kilinc

Öğretim Üyesi, Ziraat Fakültesi, Faculty of Agriculture, İnsan, Kendini Bilme, İyilik, İyi İnsanOlma!, Anlam Araryışı